Alper Kanca: Yenileme pazarımızı sürücüsüz araç teknolojisine göre revize etmeliyiz


TAYSAD Başkanı Alper Kanca, Türk otomotiv tedarik sanayinin küresel Yenileme Pazarı’nda varlığını sürdürebilmesi için sürücüsüz araç teknolojisine göre dönüşmesi gerektiğini söyledi.
Bu yıl 8’inci kez düzenlenen “Aftermarket Konferansı”nın açılış konuşmasını yapan TAYSAD Başkanı Alper Kanca, Türk otomotiv tedarik sanayinin küresel Yenileme Pazarı’nda varlığını sürdürebilmesi için sürücüsüz araç teknolojisine göre dönüşmesi gerektiğinin altını çizdi.
“Türkiye, araç parkı konusunda diğer dünya ülkeleri arasında ortalamanın altında bir seyir izlemekte. Ülkemizde kişi başına düşen otomobil sahipliği, özellikle Avrupa ortalamalarının oldukça altında seyrediyor. İç pazarda yaşanan daralma ya da gelişmenin yenileme pazarı üzerindeki etkisi büyük oluyor. Örneğin araç teknolojisi geliştikçe, yenileme pazarının da aynı yönde ve hızda gelişmesi, hatta dönüşmesi gerekir. Bugün itibariyle yaklaşık yüzde 30-40 seviyesinde olan elektronik aksam kullanımı, 2030’larda yüzde 50’nin üzerinde seyredebileceği öngörülmekte. Dolayısıyla özellikle Yenileme Pazarı’nda varlığını sürdürmek isteyen firmalarımızın, yeni teknoloji ve eğilimleri yakından takip etmesi önemlidir.” diyen Alper Kanca yenileme pazarına ilişkin rakamsal verileri de aktardı: “Dünyada kullanılmakta olan araç sayısı 1,21 Milyar adedi aştı. Türkiye ise bu pazarın yüzde 1,3’ünü temsil ediyor. Mevcut durumda 5 milyar dolarlık hacme sahip olan Türkiye Yenileme Pazarı’nın 2020’de 6,5 milyar dolara ulaşması öngörülüyor. Türk otomotiv tedarikçileri olarak uluslararası standartlara uygun üretim yapma kabiliyetimiz oldukça yüksek. Bu konudaki çalışmalarımızın birçoğu ile ilgili uluslararası otoritelerden ve OEM firmalarından ödüller de aldık. Bu başarının sürdürülebilir olması için, sadece OEM veya OES parçalarında değil, aynı zamanda IAM (Independent Aftermarket) parçalarında da stratejik olarak belirlenmiş kalite seviyesinin sürdürülmesi gerekmekte. Ayrıca Türk tedarikçilerin, sadece standart ürünleri üretmeyip, katma değeri yüksek ürünlere yönelmelerinin mümkün olduğunu görüyoruz. Bu teknolojik alt yapı ve Ar-Ge kabiliyeti firmalarımızda bulunmakta”